Arsuz'daki turizm rehberiniz

Hoşgeldiniz…

İskenderun’un 32 km güneyinde, Akdeniz kıyısındaki bu şirin tatil beldesi, ziyaretçileri  üzerinde huzur ve güneşin sıcaklığıyla gelen yanık bir mutluluk hissi bırakıyor. Plajları ile turizmde adını duyuran Arsuz yemyeşil dağları, masmavi deniz ve gökyüzü arasında bir cennet adası gibi duruyor. Ortasından geçen Arsuz Çayı, Akdeniz’e süzülürken büyülüyor sizleri… Arsuz bir tatil beldesi olarak küçük olabilir fakat, renkli kültürüyle insanlarını tanımak için yıllarınızı vermeniz gerekebilir. Bir kültür mozaiği olan yöre, Hristiyan’ı, Müslüman’ı, Türk’ü Arap’ı ile birçok zenginliği içinde barındırıyor. Yöreye başka bir isim aransa herhalde, hoşgörü coğrafyası denirdi.

Antik dönemin bir liman kenti olan Arsuz, tarihte Rhous, Rhosopolis ve Port-panel adlarıyla yerini almıştır. İsmini ise Büyük İskender’in generallerinden birinin, sevdiği kadına verdiği gülden almış. Yörede gerçekleştirilen kazılarda ortaya çıkarılan heykeller, kolonlar, lahitler, mezar taşları, parfüm şişeleri ve seramik parçaları da bu gerçeği kanıtlıyor. Bu tarihi kalıntılardan en önemlisi Arsuz’a yaklaşık 8 km mesafedeki Konacık Köyü sahilinde bulunan liman kent kalıntılarıdır. Antik dönemden kalan bu liman kalıntılarına yöre halkı Sütunlu Liman adını vermiş. Sütunlu Liman’da Roma döneminden kalma seramik eserlerin yanısıra büyük ve geniş mermer sütunlar bulunmuş. Arsuz’un her yerinden tarih fışkırıyor. Yörenin kuzeybatısında açık alanda ve lojmanların bulunduğu kuzeydoğu tarafı tam bir mozaik bölgesi. Sıcak Akdeniz’in tadını çıkaracağınız sahiller boyunca Tere Kotalardan oluşan Nekrepol yer alıyor. Bu eserlerden başka Frank Kalesi de görülebilecek bir başka tarihi mekandır.

Ancak Arsuz’u gezerken tarihi eserlerinden çok, yaşam biçimlerine, insanlarına ve doğal güzelliğine ilgi duyacaksınız. İskenderun’dan Arsuz’a sahil boyunca duble  bir yoldan ilerliyorsunuz.  Ancak Arsuz’a yaklaştıkça sanayiden ve kirlilikten uzak bir sayfiye yöresine geldiğinizi hissediyorsunuz. Geniş yolları ve iki-üç katlı evleri ile ağaçlar arasındaki bu yerde, zaman mevsime göre akıyor. Yazlar hızla akarken, kışlar ağır ağır yaşanıyor. Beldenin geçimi genelde balıkçılık, narenciye ve yazın turizme dayanıyor. Bir de yurt dışında Almanya ve Arabistan’da çalışan işçilerinde yöreye önemli bir katkısı var.

Arsuz’un en yoğun ve turistik açıdan en ilgi çeken bölgesi, buranın merkezi diyebileceğimiz Uluçınar’dır. Uluçınar sahili boyunca evler birbirinin önünü kesmeyecek şekilde inşa edilmiş. Arsuz Çayı, üzerinden geçen köprü, meydan ve Arsuz Oteli ile karşımıza muhteşem bir Akdeniz tablosu çıkıyor. Arsuz meydanındaki otel gerek mimarisi gerekse geniş alanı ile Akdeniz’e uzanıyor. Arsuz Çayı’nın Akdeniz’e döküldüğü noktada bulunan Arsuz Oteli’nin hemen yanında klasik bir Arsuz evi var. Restore edilen bu iki katlı evin geniş bahçesinin yolu renkli çakıl taşlarıyla döşenmiş. Geniş mutfağı, yüksek tavanı ve beyaz boyası ile burası geniş mekan özlemini gideriyor. Burada yeni yapılmış binalar çok katlı. Ayrıca site şeklindeki yapılaşma daha yoğun görülüyor. Burada mahalleler sitelerden oluşuyor.

Arsuz meydanından sola doğru, Arsuz Çayı boyunca devam ettiğinizde Maryo Hana Kilisesi’ne ulaşırsınız. Ara bir sokakta olan bu kilise 1778 tarihinde inşa edilmiş. Kilise bahçesindeki mezarlık yörenin geçmişine de ışık tutuyor. Burada her yere hakim olan sessizlik sanki dinlenen ruhlara adanmış gibi… Arsuz inanç turizmi açısından önemli bir başka zenginliğe daha sahip: Hacıahmetli Köyü’nün biraz ilerisinde bulunan Meryem Ana Havuzu. Burada sadece Hristiyanlar için önemli merkezler yok. Aynı zamanda Müslümanlarca kutsal sayılan merkezlerde var. Üçgünlük ile Madenli mevkileri arasında bulunan Şıh Muhammed Garip Türbesi özellikle Kadir geceleri yoğun ziyaretçi akınına uğruyor.

EFSANELER YÖRESİ ARSUZ

Arsuz zengin bir tarihe ve kültüre sahip olur da efsaneleri olmaz mı. Efsaneler o yöre halkının şekillendirdiği bir başka gerçeklik değil mi. Hiç kuşkusuz Arsuz’un bugünde ziyaret edilmesini sağlayan en önemli efsane Meryem Ana efsanesidir. İnanışa göre Meryem Ana bu bölgeden geçerken, Hacı Ahmetli köyünün hemen bitişiğinde bulunan dağ kesimindeki bir göle girerek yıkanmış. Ancak, günahkar bir kadın burada banyo yaptığı için buradaki göl kurumuştur. Her yıl Ağustos ayında Meryem Ana’nın yıkandığına inanılan ve kutsal kabul edilen bu yeri birçok Hristiyan ziyaret ediyor.

Arsuz’un efsanelerinden biri Gülcihan efsanesidir. İnanışa göre, Mısır Kraliçesi Cleopatra sevgilisi Antonyus ile buluşmaya giderken Arsuz’da konaklar. Cleopatra’nın siyatik rahatsızlığını tedavi edecek en iyi yeri aratan Antonyus, sonunda bu derdin çaresini Gülcihan denen yerde bulur. Antonyus’un ısrarı ile Cleopatra bir süre Gülcihan’a yerleşmeyi kabul eder ve her tarafa onun için gül fidanları dikilir. 400 gemi kum getirilerek bölge gül bahçeleri halini alır ve burada Cleopatra iyileşir. Burası Antonyus ile Cleopatranın aşkının mekanıdır. Bölge adını da buraya dikilen güllerden almıştır. Arsuz kışın yaprağını dökmüş ağaca benziyor belki ama yazın hayat burada akıyor. Dinlenmek ve tatilin keyfini çıkarmak için tek yapmanız gereken buraya gelmek. Her yıl Ağustos ayında gerçekleştirilen Geleneksel Uluslararası Arsuz Kültür ve Sanat Festivali size müzik ve eğlence dolu günler sunuyor. Yazın güneş yükselirken ve batarken, geceleri de yıldızlı semalarda müzik ve dans.

admin

Bu yazarın açıklaması maalesef yok.

YORUMLAR